Üç gündür yalnızdım ve kafamı dağıtmak için bir zaman geçirmek üzere kiraladığım bu dağ evi, biraz huzur arayışının başlangıcıydı. Güneş battığında, beklenmedik bir misafir geldi kapımı çaldı. İçeri girdiğinde gözlerim onun dikkat çekici fiziğinde kayboldu. Geniş kalçaları ve dolgun göğüsleriyle baştan çıkarıcı bir varlık olan bu büstiyerli kadın, beni derinden etkiledi. İlk başlarda kahve içip sohbet ettik; ayrıldığı eski sevgilisi üzerine konuşmak, ikimizin de hissettiği yalnızlığı hafifletmeye başladı. “Güzel bir akşam geçirmenin zamanı gelmedi mi?” dediğinde, içimdeki gerilim aniden yükseldi. Tanımadığım bu kadına karşı duyduğum ilgi, her geçen saniye daha da arttı. Onun gözlerinde gördüğüm ateş, beni kendine çekiyordu. Beni görünce rahatlamış gibi gülümsedi; ona yardım etme isteğim, aramızdaki bağı kuvvetlendirdi. Sohbetimiz ilerledikçe, işler farklı bir yöne kaymaya başladı. Benimle birlikte olmak istediğini haykıran bakışlarıyla beni sürükledi ve senaryomuz tavan arasına doğru evrildi. O an hissettiğim heyecan tarif edilemezdi; birbirimize yaklaşırken kalbimizi aşağıya indiren sıcak bir nefesle buluştuk. Zaman geçti ve ortamın büyüsü sarıp sarmaladı bizi. Dolgun göğüsleriyle vücudumu sıkıca sararken ruhumun derinliklerine kadar inen zevk dalgaları arasında kayboldum. O anda iki bedenin uyumu, devasa zevklere açılan kapılar aralayarak içinde bulunduğumuz romantizmi daha da yoğun hale getirdi. Sonunda birbirimizin bedensel hazlarını keşfettiğimizde tüm engeller yıkılmıştı. O an sadece biz vardık; baş döndüren tutku ve özgürlük duygusuyla sarmalanmıştık. Göz göze geldiğimiz her anın tazeliği içimi kıpırdatıyordu. Bu deneyimin getirdiği özgürlüğü paylaştığımızda kendimizi yeniden doğmuş gibi hissettik. Akşam geç saatlere kadar süren bu tutkusal yolculukta, hem ruhsal hem bedensel doyuma eriştikten sonra sadece birbirimize gülümsemek kaldı elimizde…
